“Babam Mehmet Tüzel Gökyayla”
Turgutlu’nun belediyesi eski başkanlarından Mehmet Tüzel Gökyayla 5 Mayıs 2021 Çarşamba gecesi hakkın rahmetine kavuştu. Tüzel Gökyayla,eğitimi, aydın kişiliği, Turgutlu’ya hizmetleri ve kişiliği ile Turgutluluların gönlünde farklı bir yer edindi. Ömrünün son dönemini tarih çalışmalarına ve öğrencilere ayırdı. Tüzel amca hayatını kaybettikten sonra arşiv fotoğraflarını incelerken, Doğan Çizmeci’nin çektiği siyah beyaz fotoğraflarına rastladım, sonra Tüzel Amca’nın oğlu Mehmet Ağabey’den bize reis bey’i anlatmasını istedim, acısı bu kadar tazeyken belki zor bir istek olacaktı ancak, oğlunun kaleminden Tüzel Amca’nın hayatı Yankı Gazetesi’nin arşivinde mutlaka yer almalıydı. Mehmet Ağabey bizi kırmadı ve aşağıda okuyacağınız yazıyı kaleme aldı. Sizi reis beyin hayatı ile baş başa bırakıyorum...
BABAM MEHMET TÜZEL GÖKYAYLA
Ben sabahları uyandığımda o, genellikle çoktan işine gitmiş olurdu. Gece ben yatarken de yine genellikle hâlâ toplantıda… 1984-89 arası ya da benim 4 ve 9 yaşlarımı kapsayan dönem, babamla birlikte olduğumuz zamanlar maalesef çok sınırlı. Bunu bizzat yaşadığım için bir siyasetçinin aile hayatının neredeyse var olamadığını çok iyi biliyorum.
1942’de Turgutlu’da doğan babam, ilkokulu dedemin öğretmenliğinden dolayı bulundukları Aydın’da bitirmiş. Sonra İzmir Karataş Ortaokulu ve İzmir Atatürk Lisesi. Şimdi lise deyince kolay geliyor ama babam 1950’lerde bazı günler otobüs bulamadığı için Altındağ’dan Alsancak’a kilometrelerce yolu yürüyerek okumuş, bitirmiş liseyi. Son olarak da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi veya babamın çok sevdiği adıyla Mülkiye’nin Maliye ve İktisat Bölümü’nden mezun olmuş. Bahsi geçen dönemde üniversite mezunu o kadar az ki, İçişleri Bakanlığı Mülkiye öğrencilerinden belirli bir dereceye sahip olup isteyenlere zorunlu hizmet olarak kaymakamlık yapmaları karşılığında burs veriyor ama dedem istememiş babamın böyle bir burs almasını. Okul bittikten sonra doktora yapmak üzere İngiltere’ye gitmek istemiş. Sınavları da kazanmış. Bu sefer de babaannem istememiş, “ben seni görmeden yıllarca ne yaparım” diyerek.
1964’te ilk iş deneyimi: Devlet Planlama Teşkilatı’nda uzmanlık. Sonra 24 ay askerlik. Askerlikten sonra da Tariş’te müfettişlik ve yöneticilikle geçen yaklaşık 10 yıl. 1968 yılının ocak ayında annemiz Tülin Hanım’la evlilik. 1976’da Tariş’ten istifa eden babam, ömrünün kalan kısmını geçireceği memleketi Turgutlu’ya dönüyor annem ve ağabeylerimle birlikte. Henüz ben yokum…
Turgutlu’da çok kısa bir süre muhasebecilik ve ardından üzüm, pamuk ticareti yılları. Bir taraftan da birkaç akrabasıyla birlikte kurdukları Bendeler Zeytinyağı Fabrikası. Çok çalışılan, güzel de gelir getiren yıllar…
1983’te Turgut Özal, Anavatan Partisi’ni kurduğunda babam da partinin Turgutlu ilçe teşkilatının kuruluşunda emek verenlerden birisi oluyor. 84’teki yerel seçimler yaklaşırken önce partinin ağabeyi durumundaki Raşit Akan’a aday olmasını teklif ediyor babam ve arkadaşları ama Raşit Bey istemiyor. Sonra başka isimler gündeme geliyor ve Yılmaz Deligöz isminde hemfikir olunuyor. Yılmaz Amca, aday olmaktan son anda vazgeçiyor. Babam ne olduğunu anlayamadan önce belediye başkanı adayı, sonra da belediye reisi. Her ne kadar artık ‘başkan’ deniyorsa da çoğunluk hâlâ ‘reis bey’ diye hitap ediyor.
Çok uzun ama bir o kadar da kısa, stresle, sıkıntıyla ama aynı zamanda şerefle, gururla geçen beş yıl. Bana babamın ne iş yaptığını sorduklarında ‘belediye reisi’ diye cevap veriyorum gururla; bu makamın ne olduğunu aslında pek bilmesem de…
Turgutlu için çok büyük şans: 1985’te Turgutlu Kaymakamı olarak görevlendirilen İhsan Uğurcan, belediye başkanı olan babamın Mülkiye’den sınıf arkadaşı. Böylelikle birçok çalışma, çok daha kolay ilerliyor. Aynı şekilde babamın Mülkiye’den birçok arkadaşı ve ağabeyi devletin önemli kademelerinde bürokrat. Mülkiye kardeşliği sayesinde Turgutlu’nun birçok ihtiyacı çok daha kolay giderilebiliyor.
26 Mart 1989’da belediye başkanı olarak seçime giren babam, maalesef yeniden seçilemedi. Bunda birçok etken söz konusuydu. Tüm Türkiye’de Anavatan Partisi’ne tepki vardı; babam görünenden çok görünmeyene yani altyapıya yatırım yapmıştı; Turgutlu’da onlarca yıldır yapılması icap eden imar uygulamalarını tabiri caizse bir ‘deli’ belediye başkanının yapması gerekiyordu ve babamın döneminde bunlar yapılmıştı vs.
1989’dan 1997’ye ticaretle ve toplu konut kooperatifleri yöneticiliğiyle geçen yıllar. 1997’de arka arkaya birkaç ekonomik kriz ve bu krizlerin getirdiği sermaye kayıpları sonrasında “Artık yeter!” dedi babam ve kendisini tamamen okuyup yazmaya, kendisine yönlendirilen öğrencileri yetiştirmeye adadı. Sosyal bilimlerin herhangi bir alanında meraklı ortaokul, lise öğrencileri; tarih öğrenimi gören lisans, yüksek lisans ya da doktora öğrencileri babamın bir şekilde yardımcı olmaktan onur duyduğu, başarılarıyla gururlandığı, kendi ifadesiyle ‘talebeleri’ oldu.
Öncesinde de zaten ilgi alanı olan tarihte o günlerden itibaren yerele, Turgutlu’ya yöneldi. Ömrünün neredeyse son günlerine kadar Turgutlu tarihi ve kültürü, hayatının en önemli alanını kapladı. Binlerce kitap, makale okudu; dergi ve tez inceledi. Turgutlu’yla ilgili onlarca klasör miktarında not çıkardı. Ancak bunları derli toplu bir kitap haline getirmekten imtina etti. Yayınlayacağı kitapta eksik veyahut yanlış bilgi olursa okuyan insanları yanıltabileceğinden, onların hakkını yeme ihtimalinden çekindi. Ağabeylerim, ben ve en yakın ahbabı olan Mehmet Rıfat Yüksel’in çalışmalarını yayınlaması yönündeki ısrarlarımıza rağmen Yankı gazetesindeki birkaç makalesi ve iki sempozyum tebliği haricinde çalışmalarını yayınlamadı; kitaplaştırmadı.
Eğitim ve kültür o kadar önemliydi ki onun için şu anda hukuk profesörü olan ağabeyim ve bana yüksek lisans eğitimlerimize başlayacağımız esnada, “Üniversiteyi bitirdik, artık para kazanmamız lazım, diye düşünme. Okumak istiyorsan yüksek lisans ve doktoran bitene kadar ben baban olarak sana bakmakla mükellefim, arkandayım.” demiştir. Büyük ağabeyim daha üniversiteyi bitirmeden çalışma hayatına girmiş olmasına rağmen her fırsatta yüksek lisansını mutlaka bitirmesini söylemiştir. Ne mutlu bizlere ki böyle bir babanın evladı olduk…
Ailemizin koca çınarı, Reis Bey, Mehmet Tüzel Gökyayla, 5 Mayıs 2021 Çarşamba akşamı saat 22:00 dolaylarında emanetini teslim etti. Bu dünyadan bir Mehmet Tüzel Gökyayla geldi, geçti. Zannediyorum ki şimdi bize düşen en önemli görev, onun çalışmalarını bir araya toplayıp kitap ya da kitaplar haline getirmek olacaktır. Ruhu şad, mekânı cennet olsun…
Hasan Deniz Çizmeci
Turgutlu’nun belediyesi eski başkanlarından Mehmet Tüzel Gökyayla 5 Mayıs 2021 Çarşamba gecesi hakkın rahmetine kavuştu. Tüzel Gökyayla,eğitimi, aydın kişiliği, Turgutlu’ya hizmetleri ve kişiliği ile Turgutluluların gönlünde farklı bir yer edindi. Ömrünün son dönemini tarih çalışmalarına ve öğrencilere ayırdı. Tüzel amca hayatını kaybettikten sonra arşiv fotoğraflarını incelerken, Doğan Çizmeci’nin çektiği siyah beyaz fotoğraflarına rastladım, sonra Tüzel Amca’nın oğlu Mehmet Ağabey’den bize reis bey’i anlatmasını istedim, acısı bu kadar tazeyken belki zor bir istek olacaktı ancak, oğlunun kaleminden Tüzel Amca’nın hayatı Yankı Gazetesi’nin arşivinde mutlaka yer almalıydı. Mehmet Ağabey bizi kırmadı ve aşağıda okuyacağınız yazıyı kaleme aldı. Sizi reis beyin hayatı ile baş başa bırakıyorum...
BABAM MEHMET TÜZEL GÖKYAYLA
Ben sabahları uyandığımda o, genellikle çoktan işine gitmiş olurdu. Gece ben yatarken de yine genellikle hâlâ toplantıda… 1984-89 arası ya da benim 4 ve 9 yaşlarımı kapsayan dönem, babamla birlikte olduğumuz zamanlar maalesef çok sınırlı. Bunu bizzat yaşadığım için bir siyasetçinin aile hayatının neredeyse var olamadığını çok iyi biliyorum.
1942’de Turgutlu’da doğan babam, ilkokulu dedemin öğretmenliğinden dolayı bulundukları Aydın’da bitirmiş. Sonra İzmir Karataş Ortaokulu ve İzmir Atatürk Lisesi. Şimdi lise deyince kolay geliyor ama babam 1950’lerde bazı günler otobüs bulamadığı için Altındağ’dan Alsancak’a kilometrelerce yolu yürüyerek okumuş, bitirmiş liseyi. Son olarak da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi veya babamın çok sevdiği adıyla Mülkiye’nin Maliye ve İktisat Bölümü’nden mezun olmuş. Bahsi geçen dönemde üniversite mezunu o kadar az ki, İçişleri Bakanlığı Mülkiye öğrencilerinden belirli bir dereceye sahip olup isteyenlere zorunlu hizmet olarak kaymakamlık yapmaları karşılığında burs veriyor ama dedem istememiş babamın böyle bir burs almasını. Okul bittikten sonra doktora yapmak üzere İngiltere’ye gitmek istemiş. Sınavları da kazanmış. Bu sefer de babaannem istememiş, “ben seni görmeden yıllarca ne yaparım” diyerek.
1964’te ilk iş deneyimi: Devlet Planlama Teşkilatı’nda uzmanlık. Sonra 24 ay askerlik. Askerlikten sonra da Tariş’te müfettişlik ve yöneticilikle geçen yaklaşık 10 yıl. 1968 yılının ocak ayında annemiz Tülin Hanım’la evlilik. 1976’da Tariş’ten istifa eden babam, ömrünün kalan kısmını geçireceği memleketi Turgutlu’ya dönüyor annem ve ağabeylerimle birlikte. Henüz ben yokum…
Turgutlu’da çok kısa bir süre muhasebecilik ve ardından üzüm, pamuk ticareti yılları. Bir taraftan da birkaç akrabasıyla birlikte kurdukları Bendeler Zeytinyağı Fabrikası. Çok çalışılan, güzel de gelir getiren yıllar…
1983’te Turgut Özal, Anavatan Partisi’ni kurduğunda babam da partinin Turgutlu ilçe teşkilatının kuruluşunda emek verenlerden birisi oluyor. 84’teki yerel seçimler yaklaşırken önce partinin ağabeyi durumundaki Raşit Akan’a aday olmasını teklif ediyor babam ve arkadaşları ama Raşit Bey istemiyor. Sonra başka isimler gündeme geliyor ve Yılmaz Deligöz isminde hemfikir olunuyor. Yılmaz Amca, aday olmaktan son anda vazgeçiyor. Babam ne olduğunu anlayamadan önce belediye başkanı adayı, sonra da belediye reisi. Her ne kadar artık ‘başkan’ deniyorsa da çoğunluk hâlâ ‘reis bey’ diye hitap ediyor.
Çok uzun ama bir o kadar da kısa, stresle, sıkıntıyla ama aynı zamanda şerefle, gururla geçen beş yıl. Bana babamın ne iş yaptığını sorduklarında ‘belediye reisi’ diye cevap veriyorum gururla; bu makamın ne olduğunu aslında pek bilmesem de…
Turgutlu için çok büyük şans: 1985’te Turgutlu Kaymakamı olarak görevlendirilen İhsan Uğurcan, belediye başkanı olan babamın Mülkiye’den sınıf arkadaşı. Böylelikle birçok çalışma, çok daha kolay ilerliyor. Aynı şekilde babamın Mülkiye’den birçok arkadaşı ve ağabeyi devletin önemli kademelerinde bürokrat. Mülkiye kardeşliği sayesinde Turgutlu’nun birçok ihtiyacı çok daha kolay giderilebiliyor.
26 Mart 1989’da belediye başkanı olarak seçime giren babam, maalesef yeniden seçilemedi. Bunda birçok etken söz konusuydu. Tüm Türkiye’de Anavatan Partisi’ne tepki vardı; babam görünenden çok görünmeyene yani altyapıya yatırım yapmıştı; Turgutlu’da onlarca yıldır yapılması icap eden imar uygulamalarını tabiri caizse bir ‘deli’ belediye başkanının yapması gerekiyordu ve babamın döneminde bunlar yapılmıştı vs.
1989’dan 1997’ye ticaretle ve toplu konut kooperatifleri yöneticiliğiyle geçen yıllar. 1997’de arka arkaya birkaç ekonomik kriz ve bu krizlerin getirdiği sermaye kayıpları sonrasında “Artık yeter!” dedi babam ve kendisini tamamen okuyup yazmaya, kendisine yönlendirilen öğrencileri yetiştirmeye adadı. Sosyal bilimlerin herhangi bir alanında meraklı ortaokul, lise öğrencileri; tarih öğrenimi gören lisans, yüksek lisans ya da doktora öğrencileri babamın bir şekilde yardımcı olmaktan onur duyduğu, başarılarıyla gururlandığı, kendi ifadesiyle ‘talebeleri’ oldu.
Öncesinde de zaten ilgi alanı olan tarihte o günlerden itibaren yerele, Turgutlu’ya yöneldi. Ömrünün neredeyse son günlerine kadar Turgutlu tarihi ve kültürü, hayatının en önemli alanını kapladı. Binlerce kitap, makale okudu; dergi ve tez inceledi. Turgutlu’yla ilgili onlarca klasör miktarında not çıkardı. Ancak bunları derli toplu bir kitap haline getirmekten imtina etti. Yayınlayacağı kitapta eksik veyahut yanlış bilgi olursa okuyan insanları yanıltabileceğinden, onların hakkını yeme ihtimalinden çekindi. Ağabeylerim, ben ve en yakın ahbabı olan Mehmet Rıfat Yüksel’in çalışmalarını yayınlaması yönündeki ısrarlarımıza rağmen Yankı gazetesindeki birkaç makalesi ve iki sempozyum tebliği haricinde çalışmalarını yayınlamadı; kitaplaştırmadı.
Eğitim ve kültür o kadar önemliydi ki onun için şu anda hukuk profesörü olan ağabeyim ve bana yüksek lisans eğitimlerimize başlayacağımız esnada, “Üniversiteyi bitirdik, artık para kazanmamız lazım, diye düşünme. Okumak istiyorsan yüksek lisans ve doktoran bitene kadar ben baban olarak sana bakmakla mükellefim, arkandayım.” demiştir. Büyük ağabeyim daha üniversiteyi bitirmeden çalışma hayatına girmiş olmasına rağmen her fırsatta yüksek lisansını mutlaka bitirmesini söylemiştir. Ne mutlu bizlere ki böyle bir babanın evladı olduk…
Ailemizin koca çınarı, Reis Bey, Mehmet Tüzel Gökyayla, 5 Mayıs 2021 Çarşamba akşamı saat 22:00 dolaylarında emanetini teslim etti. Bu dünyadan bir Mehmet Tüzel Gökyayla geldi, geçti. Zannediyorum ki şimdi bize düşen en önemli görev, onun çalışmalarını bir araya toplayıp kitap ya da kitaplar haline getirmek olacaktır. Ruhu şad, mekânı cennet olsun…
Hasan Deniz Çizmeci